top of page

Vitamin Nedir?

Vitaminler, yaşamı sürdürebilmek için, vücudun küçük miktarlarda ihtiyaç duyduğu organik bileşiklerdir. Çoğu vitamini yiyeceklerden alınır çünkü insan vücudu vitaminleri ya yeterince üretmez ya da hiç üretmez.

Her organizmanın farklı vitamin gereksinimleri vardır. Örneğin, insanların C vitamini veya askorbik asit tüketmesi gerekir, ancak köpekler buna ihtiyaç duymaz. Köpekler kendi ihtiyaçları için yeterli C vitaminini üretebilir veya sentezleyebilir, ancak insanlar fizyolojik olarak bunu yapamazlar.

Benzer şekilde insanların D vitamini almaları için güneş ışığına maruz kalmaları gerekir, çünkü yiyeceklerde yeterli miktarda D vitamini bulunmaz. Bununla birlikte, insan vücudu güneş ışığına maruz kaldığında D vitaminini sentezleyebilir. Bu nedenle, D vitamini sıklıkla “güneş ışığı vitamini” olarak adlandırılır. Farklı vitaminlerin vücutta farklı rolleri vardır ve her biri farklı miktarlarda gereklidirler.

 A Vitamini

A vitamini, sağlıklı cilt ve saç büyümesi için gerekli olan yağda çözünen bir mikro besindir. Ancak, hem çok az hem de çok fazla A vitamini zararlı etkilere yol açabilir. A vitamininin başlıca aktif metabolitleri retinoik asit ve retinaldir. Retinoik asit, saç folikülü kök hücrelerini doz-bağımlı olarak düzenler ve saç döngüsünü, yara iyileşmesini ve melanosit kök hücrelerini etkiler. Retinoik asit ayrıca melanosit farklılaşmasını ve çoğalmasını zamana ve doza bağlı olarak düzenler. Aşırı A vitamini tüketimi ise saç dökülmesine ve yağ bezlerinin fonksiyonlarının azalmasına yol açabilir.

Yan Etkiler:

1-Bağışıklık sistemi hastalıkları

Anafilaktik şok 

Anafilaktoid reaksiyonlar

2-Böbrek ve idrar hastalıkları

Renal yetmezlik

3-Deri ve derialtı doku hastalıkları

Alopesi(saç dökülmesi)

Ciltte hiperpigmentasyon

Ciltte renklenme 

Kseroz

4-Diğer yan etkiler

HDL kolesterol (HDL-C) konsantrasyonunda azalma 

5-Elektrolit bozuklukları 

Metabolik asidoz

6-Endokrin bozuklukları 

Büyümenin inhibisyonu 

7-Gastrointestinal bozukluklar 

Assit (hidroperitonyum)

Bulantı

Karın ağrısı

Kusma 

8-Genel bozukluklar ve uygulama yeri reaksiyonları

Letarji

Malez

9-Göz bozuklukları

Ekzoftalmi 

Papil ödemi 

10-Hepato-bilier hastalıklar

Hepatomegali 

Kolestaz

Sarılık

11-Kan ve lenfatik sistem bozuklukları

Lökopeni

Trombositopeni

12-Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik bozuklukları

Artralji

13-Metabolizma ve beslenme bozuklukları 

Anoreksi

14-Sinir sistemi bozuklukları

Baş ağrısı 

İntrakranyal basınçta yükselme 

Iritabilite

Psödotümör serebri

15-Üreme sistemi ve meme hastalıkları 

Dismenore 

Teratoenez

16-Vasküler bozukluklar

Hipotansiyon

17-Yaralanma, zehirlenme ve prosedürel komplikasyonlar

A hipervitaminozu

Farmakokinetik

A vitamini oral ve intramüsküler olarak uygulanır. Retinol öncelikle karaciğerde toplanır. Az miktarda böbreklere, akciğerlere, adrenallere, retinaya ve intraperitoneal yağa dağılır. Normal serum retinol seviyeleri yetişkinlerde 300-700 ng/mL'dir. Retinolün serum konsantrasyonları sıkı kontrol altındadır ve genellikle A vitamini karaciğer depoları 20 mcg/g karaciğerin altına düştüğünde plazma retinol konsantrasyonu azalır. Bu nedenle, düşük retinol konsantrasyonları yetersiz A vitamini durumunu gösterebilirken, normal konsantrasyonlar gerçek A vitamini durumu ile ilişkili olmayabilir.

Retinolün karaciğerden plazmaya salınması için çinko ve protein gerekir. Plazma retinolünün çoğu retinol bağlayıcı proteine (RBP) bağlıdır. A vitamininin toksik etkileri, depolama alanları doyduktan ve RBP'nin  bağlama kapasitesi aşıldıktan sonra ortaya çıkar. Retinol, karaciğer ve diğer dokularda 2  aşamalı oksidatif bir süreçle retinoik aside metabolize edilir. Retinoik asit öncelikle sitokrom P450 (CYP)  enzimleri aracılığıyla metabolize edilir. Glukuronidasyon yoluyla oluşan retinoik asit metabolitleri idrar ve safra yoluyla atılır. Safrayla atılan A vitamini miktarı, karaciğerdeki A vitamini seviyeleri kritik seviyeleri aştıkça artar.

Karaciğer hastalığı ve yetmezliği olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.

Böbrek hastalığı veya yetmezliğinde doz ayarlanması gerekmez.

Kaynak:

B Vitamini

Kaynak:

B vitaminleri, suda çözünen sekiz vitamin grubudur. Vücut bunları depolayamadığı için günlük olarak alınmaları gerekir. B vitaminleri; hayvansal proteinler, süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler ve baklagillerde bulunur. B vitamini eksiklikleri çeşitli nörolojik bozuklukların ve geniş bir yelpazedeki patolojik durumların gelişiminde etkili faktörler olarak değerlendirilmiştir. Özellikle yaşlı nüfus gibi bazı gruplarda besin alımı ve emilim verimliliğindeki azalmalar, diyetle alınan B vitamini seviyelerine dikkat edilmesini gerektirebilir. Çoğu B vitamini, güçlendirilmiş gıdalar veya takviyelerle alınan seviyelerde genellikle güvenlidir.

B vitaminleri, suda çözünen ve idrar yoluyla atılan sekiz farklı vitaminden oluşur. Günlük olarak yenilenmeleri gereklidir. Bu vitaminler şunlardır:

  • Tiamin (B1)

  • Riboflavin (B2)

  • Niasin (B3)

  • Pantotenik Asit (B5)

  • Piridoksin (B6)

  • Biotin (B7)

  • Folat (B9)

  • Kobalamin (B12)

B vitaminleri, vücutta birçok önemli biyokimyasal reaksiyona yardımcı olur. Özellikle mitokondriyal metabolizma, amino asitler, glikoz ve yağ asitlerinin sitrik asit döngüsü ve elektron taşıma zinciri yoluyla enerjiye dönüştürülmesinde kritik rol oynarlar. Eksiklikleri, enerji üretiminde bozulmalara ve çeşitli nörolojik bozukluklara yol açabilir.

B Vitaminlerinin Besin Kaynakları ve Fonksiyonları

Tiamin (B1):

  • Kaynaklar: Tam tahıllar, domuz eti, balık ve maya gibi besinlerde bulunur.

  • Fonksiyon: Sitrik asit döngüsü ve pentoz fosfat yolunda önemli bir kofaktördür. Asetilkolin üretiminde ve miyelin sentezinde rol oynar.

  • Eksiklik Belirtileri: Beriberi, Wernicke-Korsakoff sendromu, nöropati ve kas güçsüzlüğü.

Riboflavin (B2):

  • Kaynaklar: Yumurta, süt ürünleri, yeşil sebzeler, et, mantar ve badem gibi gıdalarda bulunur.

  • Fonksiyon: Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasını destekler. Antioksidan etkisi bağışıklık sistemine faydalıdır.

  • Eksiklik Belirtileri: Deri bozuklukları, ağız köşelerinde çatlaklar, anemi, yorgunluk.

Niasin (B3):

  • Kaynaklar: Et, balık, baklagiller, fındık, tahıllar.

  • Fonksiyon: DNA onarımı ve kolesterol sentezi için gereklidir.

  • Eksiklik Belirtileri: Pellagra (dermatit, ishal, demans).

Pantotenik Asit (B5):

  • Kaynaklar: Mantar, yumurta, avokado, et, süt ürünleri.

  • Fonksiyon: Koenzim A sentezi, yağ asitleri ve steroid hormonların sentezinde rol oynar.

  • Eksiklik Belirtileri: Yorgunluk, baş ağrısı, mide sorunları.

Piridoksin (B6):

  • Kaynaklar: Tavuk, balık, muz, patates, tahıllar.

  • Fonksiyon: Nörotransmitter sentezi, bağışıklık fonksiyonları ve homosistein metabolizması.

  • Eksiklik Belirtileri: Depresyon, anemi, periferik nöropati.

Biotin (B7):

  • Kaynaklar: Yumurta, fındık, soya, karaciğer.

  • Fonksiyon: Yağ asidi sentezi ve hücresel sinyal iletiminde rol oynar.

  • Eksiklik Belirtileri: Saç dökülmesi, cilt problemleri.

Folat (B9):

  • Kaynaklar: Yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller, narenciye.

  • Fonksiyon: DNA sentezi, kırmızı kan hücresi üretimi.

  • Eksiklik Belirtileri: Megaloblastik anemi, nörolojik bozukluklar.

Kobalamin (B12):

  • Kaynaklar: Hayvansal gıdalar (et, süt, yumurta).

  • Fonksiyon: Sinir sistemi fonksiyonları, kırmızı kan hücresi üretimi.

  • Eksiklik Belirtileri: Anemi, nöropati.

B vitaminleri, insan metabolizmasının birçok kritik reaksiyonunda rol oynar. Suda çözündükleri için vücutta depolanmazlar ve günlük olarak alınmaları gereklidir. Beslenme alımındaki azalmalar ve emilim verimliliğindeki değişiklikler, özellikle yaşlı nüfusta dikkate alınmalıdır. Eksiklikleri tespit edildiğinde uygun takviyelerle düzeltilebilir ve birçok belirti geri döndürülebilir.

C Vitamini

Cilt, çevresel tehditlere karşı bir bariyer görevi görür ve bu işlevini destekleyen özel bir yapıya sahiptir. Cilt, bariyer işlevini sağlayan epidermis ve elastikiyet ile beslenmeyi destekleyen dermis olmak üzere iki ana katmandan oluşur. Normal cilt, yüksek konsantrasyonlarda C vitamini içerir. C vitamini, kolajen sentezini teşvik eder ve UV kaynaklı fotohasara karşı antioksidan koruma sağlar. Bu bilgi, C vitamininin topikal uygulamalara eklenmesi için bir gerekçe olarak kullanılır.

Kolajen Sentezinin Teşviki:
C vitamini, kolajen sentezinde önemli bir kofaktördür ve fibroblastların kolajen üretimini artırır. Bu vitamin ayrıca, kolajen gen ekspresyonunu uyararak cildin elastikiyetini ve yapısal bütünlüğünü korur. C vitamini eksikliği, kolajen sentezini azaltarak ciltte kırışıklıklara ve sarkmalara yol açabilir.

Serbest Radikallerin Temizlenmesi ve Oksidan Toksinlerin Giderilmesi:

C vitamini, çevresel kirleticiler ve UV radyasyonu gibi oksidanlara karşı güçlü bir antioksidandır. Ciltte, diğer antioksidanlar (E vitamini, glutatyon vb.) ile birlikte çalışarak oksidatif hasarı azaltır ve hücresel yapıyı korur.

Melanin Üretiminin Engellenmesi: C vitamini türevleri, tirozinaz enzimini inhibe ederek melanin üretimini azaltabilir. Bu, hiperpigmentasyonun önlenmesine ve düzeltilmesine yardımcı olur. C vitamini içeren topikal ürünler, melazma ve yaşlılık lekeleri gibi cilt pigmentasyon bozukluklarının tedavisinde kullanılabilir.

Hücresel Sinyal Yolakları ile Etkileşim: C vitamini, keratinositlerin farklılaşmasını ve epidermal bariyerin oluşumunu teşvik eder. Ayrıca, hücresel DNA onarım mekanizmalarını destekleyerek hücre yenilenmesini artırır. UV radyasyonuna maruz kalmış hücrelerde, C vitamini proinflamatuar sitokinlerin salınımını azaltarak inflamasyonu baskılayabilir.

C Vitamininin Cilt Yaşlanmasını Önlemedeki Rolü: Yaşlanma süreci, kolajen kaybı, cilt elastikiyetinin azalması ve kırışıklıkların oluşması ile karakterizedir. Beslenme yoluyla alınan yüksek C vitamini seviyeleri, yaşlanma belirtilerini azaltmada yardımcı olabilir. Epidermiste C vitamini seviyeleri yaşla birlikte azalır ve bu, oksidatif strese karşı savunmasız hale gelmesine neden olabilir. Bu nedenle, yeterli C vitamini alımı, cilt sağlığının korunmasında kritik bir rol oynar.

Yara İyileşmesi ve Enflamasyon Üzerine Etkileri: C vitamini, yara iyileşme sürecini hızlandıran bir besindir. Fibroblast proliferasyonunu ve kolajen sentezini teşvik ederek yeni doku oluşumuna katkıda bulunur. Ayrıca, serbest radikalleri nötralize ederek inflamasyonu azaltır ve cilt bariyerinin onarımını destekler.

C Vitamini Eksikliği: İskorbüt, ciddi C vitamini eksikliği sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır ve yorgunluk, diş eti kanaması, anemi, eklem ağrıları ve yara iyileşmesinde gecikme gibi belirtilerle kendini gösterir. Eksiklik belirli bir plazma seviyesinin altına düştüğünde ortaya çıkar ve yalnızca C vitamini takviyesi ile tedavi edilebilir.

C Vitamininin Hastalıklarla İlişkisi: C vitamini eksikliğinin, kalp hastalıkları, diyabet, enfeksiyonlar ve kanser gibi hastalıklarla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Antioksidan ve bağışıklık sistemini destekleyici etkileri nedeniyle bu hastalıklarda potansiyel terapötik rolü araştırılmaktadır.

Kaynak:

D Vitamini

D vitamini eksikliği, çocuklarda raşitizm ve yetişkinlerde osteomalaziye neden olabilir. Günümüzde gelişmiş ülkelerde bu hastalıklar nadir görülse de, D vitamini eksikliği yaygın bir sorundur ve osteoporoz, düşme ve kırık riskinde artış ile ilişkilidir. Anne sütü yetersiz D vitamini içerdiğinden, raşitizmli çocukların %96’sının anne sütü ile beslendiği bildirilmiştir.

Kaynak:

D Vitamininin Metabolizması ve Biyolojik Aktivitesi: D vitamini yağda çözünen bir vitamindir ve en önemli kaynağı güneş ışığıdır. Deri, ultraviyole B (UVB) ışınları ile 7-dehidrokolesterolden D3 vitamini sentezler. D3 vitamini karaciğerde 25(OH)D’ye, böbreklerde ise aktif formu olan 1,25(OH)2D’ye dönüştürülür. Bu süreç paratiroid hormonu (PTH) ve büyüme hormonu gibi çeşitli faktörler tarafından düzenlenir. Aktif D vitamini, bağırsakta kalsiyum emilimini artırarak kemik sağlığını destekler.

D Vitamini ve Kemik Sağlığı: Şiddetli D vitamini eksikliği çocuklarda raşitizme, yetişkinlerde ise osteomalaziye neden olabilir. Kemik mineralizasyonu özellikle gebeliğin üçüncü trimesterinde hızlanır. D vitamini eksikliği kemik yoğunluğunun azalmasına, osteoporoz gelişimine ve kırık riskinin artmasına yol açabilir.

D Vitamini Eksikliği Risk Faktörleri D vitamini eksikliği için risk faktörleri şunlardır:

  • Yetersiz güneş ışığı maruziyeti (kapalı giyim, güneş kremi kullanımı, yüksek enlem bölgelerde yaşamak)

  • Koyu ten rengine sahip olmak

  • Yaş (bebekler, ergenler ve yaşlılar)

  • Obezite

  • D vitamini açısından yetersiz beslenme

  • Malabsorpsiyon sendromları (Çölyak hastalığı, Crohn hastalığı, kistik fibroz)

  • Kronik karaciğer ve böbrek hastalıkları

  • Gebelik ve emzirme dönemleri

D Vitamini Takviyesi ve Günlük Öneriler Amerikan Pediatri Akademisi ve Dünya Sağlık Örgütü, yaş gruplarına göre şu D vitamini alımını önermektedir:

  • 0-12 ay: 400 IU/gün

  • 1-18 yaş: 600 IU/gün

  • 19-70 yaş: 600 IU/gün

  • 70 yaş üzeri: 800 IU/gün

  • Hamile ve emziren kadınlar: 600 IU/gün

(Uzman doktora danışınız.)

D vitamini takviyesi özellikle güneş ışığına maruziyeti düşük bireyler için önerilmektedir. Ayrıca, D3 vitamini takviyelerinin D2 vitaminine kıyasla daha etkili olduğu gösterilmiştir.

D vitamini, kemik sağlığının yanı sıra bağışıklık sistemi ve metabolizma üzerinde de önemli etkilere sahiptir. Güneş ışığının yeterli olmadığı durumlarda diyet ve takviyelerle yeterli D vitamini alımı sağlanmalıdır.

E Vitamini

E vitamini, hücre zarlarındaki çoklu doymamış yağ asitlerini oksidasyondan koruyabilen yağda çözünen bir antioksidandır. Reaktif oksijen türleri (ROS) ve reaktif azot türleri (RNS) üretimini düzenler ve sinyal iletimini modüle eder. Hayvan ve insan modellerinde E vitamininin bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri gözlemlenmiştir. Dendritik hücreler (DC), makrofajlar, doğal öldürücü (NK) hücreler, T hücreleri ve B hücrelerinin gelişimi, işlevi ve düzenlenmesi üzerine yapılan son araştırmalar, E vitamininin spesifik bağışıklık hücreleri üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır.

Kaynaklar
E vitamini en çok bitkisel yağlarda bulunur. Soya fasulyesi, ayçiçeği, mısır, ceviz, pamuk tohumu, palmiye ve buğday tohumu yağları en yüksek E vitamini içeriğine sahiptir. E vitamini takviyeleri de yaygın olarak kullanılmaktadır.

İşlevler

E vitamini, çoklu doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu önleyen güçlü bir antioksidandır. Ayrıca sinyal iletimi üzerinde etkileri bulunur ve çeşitli enzimlerin aktivitesini düzenleyebilir.

E vitamini takviyeleri, insanlarda bağışıklık tepkilerini artırabilir.

E Vitamininin Kardiyovasküler Hastalıklara (Kalp Hastalıkları) Karşı Koruyucu Etkileri: E vitamini, α-tokoferol ve tokotrienoller olmak üzere iki ana formda bulunur. Antioksidan etkilerinin yanı sıra, hücresel sinyal yollarını düzenleyerek inflamasyonu, hücre proliferasyonunu ve gen ekspresyonunu etkileyebilir. Çeşitli in vitro ve in vivo çalışmalar, α-tokoferolün KVH üzerindeki koruyucu etkilerini göstermiştir.

Ateroskleroz ve E Vitamini: E vitamini, aterosklerotik lezyon gelişimini azaltabilir. LDLR−/− farelerinde yapılan çalışmalarda, E vitamini takviyesinin aterosklerotik plak gelişimini azalttığı gözlemlenmiştir. Ayrıca, E vitamini içeren diyetlerin, damar duvarı elastikiyetini artırarak ateroskleroz ilerlemesini yavaşlattığı rapor edilmiştir.

E vitamini, antioksidan özellikleri ve hücresel sinyal yolları üzerindeki etkileri nedeniyle KVH gelişimini önleyebilir. Ancak, in vitro ve hayvan çalışmalarında elde edilen olumlu sonuçların klinik çalışmalara tam olarak yansımaması, bireysel genetik farklılıklar, beslenme alışkanlıkları ve çevresel faktörlerle açıklanabilir.

Kaynak:

K Vitamini

K vitamini geleneksel olarak kan pıhtılaşması ile ilişkilendirilmiştir, çünkü bu süreçte yer alan 7 proteinin posttranslasyonel modifikasyonu için gereklidir. Ancak, bağ dokularının kalsifikasyonunu düzenleyen 11-12 proteinin olgunlaşmasında da rol oynar. K vitamininin kemik sağlığına ve kardiyovasküler hastalıkların önlenmesine etkisi hakkında araştırmalar devam etmektedir. Bununla birlikte, K vitamini biyolojik aktivitesinin çeşitliliği nedeniyle kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. K1 (filokinon) ve K2 (menakinonlar) doğal formlar iken, K3 ve K4 sentetik formlardır.

K vitamini, pıhtılaşma sürecindeki önemi nedeniyle keşfedilmiş ve ismi, Almanca "Koagulation" kelimesinden türetilmiştir.

K3 (menadion) en basit formdur ve doğal kaynaklardan alınmaz. K1 (filokinon) bitkisel kaynaklardan, K2 (menakinonlar) ise hayvansal kaynaklardan elde edilir.

K Vitamininin Diyet Kaynakları: K1 vitamini; yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, lahana, ıspanak, maydanoz ve bazı baharatlarda yüksek miktarda bulunur. K2 vitamini ise çoğunlukla fermente gıdalar, peynir ve natto gibi besinlerden elde edilir. K2'nin çeşitli formları (MK-4’ten MK-13’e kadar) farklı bakteri türleri tarafından üretilir.

K Vitamininin Emilimi ve Metabolizması: K1 vitamini, bağırsaklarda safra tuzları ile misel oluşumu sayesinde emilir. K2 vitamini, özellikle uzun zincirli menakinonlar, yağ içeriği yüksek gıdalardan daha iyi emilir. Emilim sonrası K1 öncelikli olarak karaciğerde tutulurken, K2 daha çok ekstrahepatik dokulara taşınır. Sitokrom P450 (CYP4F2) enzim sistemi tarafından hidroksilasyon ile metabolize edilir ve idrar veya dışkı yoluyla atılır.

K Vitamininin Fizyolojik Fonksiyonları: K vitamini, kan pıhtılaşmasında görev alan Faktör II (protrombin), VII, IX ve X ile antikoagülan Protein C, S ve Z'nin aktif hale gelmesi için gereklidir. Ayrıca kemik sağlığında osteokalsin ve matriks Gla proteini (MGP) gibi proteinlerin aktivasyonu için de önemlidir.

K Vitamini Eksikliği ve Risk Faktörleri K vitamini eksikliği aşağıdaki durumlardan kaynaklanabilir:

  • Yetersiz diyet alımı

  • Karaciğer hastalıkları

  • Antibiyotik kullanımı (bağırsak mikroflorasını bozarak K2 üretimini azaltır)

  • Safra üretimi bozuklukları (K vitamininin emilimini etkiler)

  • Yenidoğanlarda düşük K vitamini depoları nedeniyle kanama riski

Eksiklik belirtileri arasında uzun süren kanamalar, morluk oluşumu ve osteoporoz riski yer alır.

K Vitamininin Terapötik Kullanımı K vitamini, pıhtılaşma bozukluklarının tedavisinde ve varfarin gibi antikoagülan ilaçların etkisini tersine çevirmede kullanılır. Ayrıca osteoporoz ve kardiyovasküler hastalıkların önlenmesinde potansiyel bir rolü olduğu düşünülmektedir.

K Vitamininin Tespiti: Plazma K vitamini seviyeleri doğrudan ölçülebilir, ancak lipofilik yapısı nedeniyle hassas ölçümler gerektirir. Bunun yanı sıra, PIVKA (K vitamini eksikliğinde oluşan proteinler) ve unkarboksile osteokalsin gibi biyobelirteçler eksikliği tespit etmek için kullanılabilir.

K vitamini, kan pıhtılaşması, kemik sağlığı ve damar kalsifikasyonu üzerinde kritik bir rol oynar. Diyetle yeterli alım sağlanmazsa, takviyeler önerilebilir. Bununla birlikte, K vitamininin iskelet ve kardiyovasküler sağlık üzerindeki uzun vadeli etkilerini daha iyi anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Kaynak:

Not: Herhangi bir sağlık sorununuz var ise gıda takviyelerini kullanmadan önce doktorunuza danışmanızı tavsiye ederiz.

bottom of page